Kelebeğin Çilesi Kelebeğin Çilesi

Kelebeğin Çilesi

Şiir

Publisher Description

Herkes, beni sırf " yazarım"
Sanıyor!
Yanılıyor!
Oysa ki: Ben hem yazarım;
Hem de "silerim".
Tıpkı: Silgili bir kalem gibiyim:
Bir yanım: Yazar,
Diğer yanım da siler.
Kendi defterimin "kar" beyaz sayfalarında:
Doğru ve güzel olanı yazmaya çabalarken;
Diğerlerinin defterlerindeki yanlışları,
Görmemezlikten gelemem!
Nerede bir yanlış görsem;
Düzeltmeden de duramam!
Ya yanlışı silerim! Ya da sayfayı

KELEBEĞİN ÇİLESİ
Ey!
Sadekul Veysel;
Biliyorsun ki!
Marifet: Doğruları bilmekte,
Değil;
Doğruları söyleyebilmektedir.
Şimdi!
Söyle, sen de doğruları;
Anlat, herkese kıssayı.
Arif olan; mutlaka alır hisseyi.
Bu, öyle bir kıssa ki!
Tam bir: "Yetişkin Masalı".
Kahramanları ise:
Eli asalı
Uzun sakallı,
Yaşlı-başlı:
Hırpani bir dervişle,
Yeşilimtırak bir kurtçuk (tırtıl).
Derviş;
Küflü, karanlık ve boğuk
Küçük, yalın ve de soğuk!
Tek oda, çilehanesinde:
Günlerdir:
Yarı aç
Yarı tok,
Uykusuz ve yorgun.
Ama!
Ruhen, oldukça dingin!
Çilesini çekmekte...
Derviş;
Bağdaş kurmuş!
Yere, öyle oturmuş.
Altında: şiltesi yok!
Oturduğu yer kuru.
Sofrasında: azığı yok!
Çanakta, ekmeği kuru.
Ama!
Rahlesi: kitap,
Testisi: su,
Kalbi ise iman
Dolu!
İlahi aşkın etkisiyle
Birazcık da
Deli!
İdi.
Çile günlerinde:
Kafasındaki, zaman kavramını yitirmiş;
Gündüz ile gecenin farkını bitirmiş,
Bir halde!
Zihninde: sürekli "pirinin sözlerini "tekrarlamakta.
Çoğu kez,
O sözler; odanın içinde de yankılanmakta!
İdi.
Her fırsatta piri:
"-Evlatlarım!
Nefis!
Nefes gibidir:
Yokluğu ölüm,
Çokluğu zulüm;
Getirir."
Diyordu!
Ve sürdürüyordu.
..."İnsanoğlu;
Fiziki çelimsizliğine rağmen,
Yaradanın kendisine bahşettiği:
Metafizik güçlerin sayesinde;
Yeryüzündeki: yaratılmışların hep
En üstünü! İdi.
Ama!
Şimdiki gibi: Egemeni değildi;
Ne yeraltının, ne de üstünün!
O zamanlar;
Her canlının dilinden anlar idi.
Diğerleri gibi: Kendisinin de
Hem av hem de avcı olduğunu,
Yaşam çarkının: Böyle döndüğünü;
İyi bilirdi."
...
"Bu durum:
Adına: Kibir denilen!
Yedi başlı canavarın!
İnsanı, teslim almasına kadar sürdü.
Sonrasında;
Canavar, insandan; insanlığı sürdü."
"Kibirdir: İnsanlığı hasta eden alamet.
Günlerden, bir gün:
Dervişin gözü, duvarın yukarısına takıldı.
Uzun uzun, köşedeki bu noktaya bakındı.
Karşısındaki köhne duvarda:
Bir " ipek böceği tırtılı" vardı.
İleri geri salınarak; kozasını örüyordu.
Ağının arasından, o da dervişi görüyordu.
Ama!
Epeycedir; hiç ilgilenmez görünüyordu.
Kozanın kapanmasına, çok az kalmıştı.
Tırtıl, son bir kez; başını dışarı çıkarttı.
Birden!
Dervişle, göz göze geldi.
Dervişi ise ani bir merak aldı.
-Senin ne işin var? Orada.
Diye, içinden geçirdi.
-Sen, bu odada; ne yapıyorsan?
Ben de onu yapmaya çalışıyorum.
Diye, tırtıl cevap verdi.
Derviş, duyduklarına inanamadı!
Oldukça, şaşırmış ve kendinden şüphe eder;
Bir halde, etrafına baktı!
Tırtıl ise; rahat konuşabilsin diye:
Kozadan başını dışarı uzattı
Dervişi, daha fazla merakta bırakmadan:
Konuşmaya devam etti:
-Görüyorum ki çok şaşırdın!
-Ama! -İnan! Bunda, şaşıracak çok
Bir şey yok!
Dervişin, sevinçten gözleri parladı.
Ve birden, "pirinin sözleri" kulaklarında çınladı.
Piri: Bir gün şöyle söylemişti:
"İnsan,
Ne zaman ki
Nefsinin kirinden
Yani kibrinden;
Arınır!
İşte! O zaman:
Yaradılış melekelerini;
Geri kazanır!
Böylece,
O âlemin dilinden tekrar anlar...
Âlem ise onu tekrar kucaklar..."
Demişti.
Tırtıl, tekrar söze girdi.
Ve hiç ara vermeden;
Konuşmasını sürdürdü:
-Ben, buraya bahçedeki;
Dut ağacından geldim!
-Doğduğum günden beri:
Maalesef hep sürünüyorum!
-Ne zaman ki varlığımı bildim;
Kendimi,
Hep yaprak peşinde buldum!
-Sürünmekten bıktım artık!
Dönüşeceğim!
-Atalarımın anlattıklarına göre:
Günlerdir, ördüğüm şu kozaya:
Birazdan, tırtıl girip;
Kelebek olarak çıkacağım!
-Her ne kadar,
Benim bu halime:
Başkaları,"başkalaşım" dese de
Ben kimseye, asla başkası
Diyemem!
-Tabi ki boşuna değil;
İkimizin de, çektiği çileler:
Senin gibi, ben de geçmişi;
Geride bırakacağım!
Ve sonunda, mutlaka özgür kalacağım!
-En önemlisi ise,
Artık; bundan böyle bir yerden,
Bir yere sürünerek Değil,
Kanatlarımın gücüyle gidebileceğim!
Istırap: içindeki, karanlıktan,
Kurtulmak için;
Karanlıkta kalmak!
Da değildir.
Istırap; bizzat "dönüşümün" kendisi!
Olmakla birlikte;
Tez geçer. Yürekteki "sancısı"...
Son olarak da:
-Kısmetse! Görüşürüz: Haftaya ?
-Tabii ki! Seni burada bulabilirsem (?)
Dedi.
Kozaya öyle girdi
VEYSEL TOPALOĞLU (ŞAİR SADEKUL)

Özetle, diyenler için;
Gazi üniversitesi, iktisadi İdari Bilimler Fakültesi, Maliye Bölümünden mezun oldum. Askerliğimi, yedek subay olarak yaptım.
Uzun yıllar; bir bankada: Mali Analist ve Şube yöneticisi (Müdür) olarak çalıştım. Evli, barklı, çocuklu; kendi halinde ve mutlu bir insanım..   VEYSEL TOPALOĞLU

GENRE
Fiction & Literature
RELEASED
2015
August 19
LANGUAGE
TR
Turkish
LENGTH
65
Pages
PUBLISHER
EKitap Projesi
SELLER
PublishDrive Inc.
SIZE
1.9
MB
Felsefe Şiirleri Felsefe Şiirleri
2015
Felsefe Soslu Şiirler Felsefe Soslu Şiirler
2016
Laboratuardaki İblis Laboratuardaki İblis
2015
Öz Öz
2012
Sonuna Kadar Sonuna Kadar
2012
Sakın Unutma Sakın Unutma
2012
Küçük Şiir Defterim Küçük Şiir Defterim
2022
Kahramanların Görevi (Felsefe Yüzüğü 1. Kitabı) Kahramanların Görevi (Felsefe Yüzüğü 1. Kitabı)
2014
Şafak Sökmeden (Günahkâr Vampir—1. Kitap) Şafak Sökmeden (Günahkâr Vampir—1. Kitap)
2016